FIFA Skandalı: Hıncal Uluç

Şimdi bir düşünün.. 1/16 final maçında Fransa, ya Arjantin, ya İzlanda, ya Nijerya ile oynayacak.. Dünya Kupası‘nın son kalan 15 maçından biri bu.. İçlerinde doğru dürüst ilgi çekeni olmayan

Kahire Olayı

Amerikalı diplomat Emmett Kohl Budapeşte’de karısının tam da ihanetini itiraf ettiği bir akşam yemeğinde vurulduğunda, ardında pek çok soru işareti ve dul bir eş bırakmıştır.

Eşini kaybeden Sophie Kohl, bu cinayetin gizemini çözmek için Emmett’in görev yaptığı, bir önceki durakları Kahire’ye döner. Arap Baharı’nın bir kasırga misali önüne çıkanı devirdiği, Mısır’dan sonra sıranın Libya’ya geldiği bir dönemde Sophie; kendini istihbarat teşkilatlarının ikili oyunlarının tam ortasında bulur.

Bulmacanın parçalarına CIA ajanı Stan Bertolli ve CIA’in kirli işleri için kullandığı John Calhoun da eklenince bütün işaretler tek bir noktayı göstermeye başlar: CIA’in Kaddafi rejimini devirmek için oluşturduğu Stumbler projesini.

Kalaşnikoflu Bedevilerin cirit attığı Arap çöllerinden 90’ların başındaki eski Yugoslavya’nın elektrikli ve savaşa gebe atmosferine geniş bir zaman-mekan’ı tarayan roman, bütün bu siyasal ve tarihsel cümbüş içerisinde; kararları yanında ufak tikleri, alışkanlıkları ve zevkleri ile de var olan elle tutulur karakterler sunmaktan geri kalmıyor.

Sıklıkla, casusluk romanlarının usta ismi John Le Carre ile karşılaştırılan bol ödüllü yazar Olen Steinhauer, Kahire Olayı’nda kişisel ve ulusal ihanetleri iç içe geçirirken okuyucuyu da bu zekice kurgulanmış serüvende kendi hakiki soruları ile baş başa bırakıyor.

“Steinhauer’i Le Carre ile karşılaştırmak moda oldu, ama meşalenin devir zamanı geldi: gelecek nesil için, diğer yazarların kıyas standardı Steinhauer olacak.” Booklist

 

“Dikkatli bir şekilde hazırlanmış, incelikli bir casusluk hikâyesi”. New York Times